Çoğu insan, yumuşak güç kavramını duymuştur.
Kitapçılarda bu konuda yayımlanmış kitapları da görmüştür muhtemelen.
Bu terim; ABD’nin, Irak ve Afganistan savaşında batağa saplanması ve dünya çapında anti Amerikancılığın yükselmesinden sonra kıymete bindi. Obama yönetimi iktidara geldikten sonra, bu terim ABD’li yetkililer tarafından daha sık kullanılmaya başlanınca, dünya çapında popüler oldu.
2008-2010 yıları arasında İngiltere savunma bakanlığına ne zaman gitsem, orada da hep konuşulan ve tartışılan konu buydu: Soft Power, yani Yumuşak Güç.
İngilizler, bu kavrama ABD’den bile daha fazla önem veriyorlardı.
Nitekim o yıllarda yayınladıkları İngiltere’nin savunma konsepti ile ilgili kitapçıklarda bu kavrama çok büyük vurgu yapılıyordu.
Hatta İngiliz Savunma Bakanlığı 2009-2010 yıllarında, bu terimi bir üst seviyeye taşıdı.
Yumuşak gücün ve sert gücün gerektiği yer ve zamanda gerektiği gibi ve gerektiği kadar kullanılmasını ifade etmek için yeni bir terim bulmuşlardı.
Smart Power, yani Akıllı Güç.
Burada sadece yumuşak güçten bahsedeceğim.
Peki, nedir bu yumuşak güç?
Yumuşak güç en basit anlamıyla; bir ülkenin hedeflerini zor kullanmak yerine bir cazibe ve çekim oluşturarak ve diğer ülkelerin yöneticilerinin ve halkının rızasıyla ele geçirmesidir.
Bu güç genel olarak; bir ülkenin kültürünün, siyasi ideallerinin ve politikalarının cazibesinden gelir.
Eğer yaptıklarınız ve söyledikleriniz hedef ülkeler veya kitleler tarafından meşru görülürse, beğenilirse ve taklit edilirse yumuşak gücümüz yüksek demektir.
Yumuşak güç temel olarak başkalarının tercihlerini şekillendirme becerisine dayanır.
Eğer sizin benim istediğimi istemenizi sağlarsam, sizi benim istediklerimi yapmanız için zorlamama gerek kalmayacaktır.
Peki, ne işe yarar bu yumuşak güç?
Savaş kazandırır mı bir ülkeye?
Hayır.
Ama..
Bir ülkenin savaşmadan kazanmasına yardım eder.
Sun Tzu’nun da dediği gibi, asıl olan da savaşmadan kazanmaktır zaten.
Nasıl mı?
Anlatayım.
Sokağa çıkın.
İnsanların kıyafetlerine bakın.
Kıyafetler genellikle hangi ülkelere ait markalar tarafından üretilmiş?
Sonra bir sinemaya gidin.
En çok hangi ülkenin filmleri seyrediliyor?
Sinemadan çıkıp bir kafeteryaya oturun.
Kafeterya da ne yeniyor ne içiliyor?
Kahvenizi veya çayınızı içtikten sonra otoparka gidin.
Otoparktaki arabalar, genellikle hangi ülkelerin ürettiği arabalar?
Sizin arabanızın markası ne?
Arabaya bindiniz ve eve gidiyorsunuz.
Yolculuk sırasında kimin (hangi dilde ve hangi ülkenin) şarkılarını dinliyorsunuz?
Eve geldiniz varsayalım.
Çocuğunuz yanınıza gelip dil kursuna gideceğini söylüyor.
Çocuğunuz hangi yabancı dili öğrenmek istiyor?
Dahası da var…
Yeğeniniz, komşunuzun oğlu veya eski bir arkadaşınızın çocuğu yeşil kart alacağım diye hangi ülkenin kapısında sıra bekliyor?
Yumuşak güç budur işte…
Bu sorulara verdiğiniz cevaplar var ya…
En çok hangi ülkenin adı geçtiyse bu cevaplarda….
Yumuşak gücü en fazla olan ülkeler de o ülkelerdir.
Şimdi o ülkeler, ülkemizi işgal etmek için askerlerini getirip de neden başlarına iş alsınlar.
Yumuşak yumuşak işgal ediyorlar her yeri nasıl olsa.
Hem de kansız, silahsız ve en önemlisi de masrafsız bir şekilde. Hatta bundan para da kazanıyorlar.